26 Ocak 2008 Cumartesi

Paulo Coelho/PiEDRA IRMAĞININ KIYISINDA

 Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım PiEDRA IRMAĞININ KIYISINDA
OTURDUM AĞLADIM
bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. Paulo Coelho, gerçekle gerçeküstünü, ülkesinin mitolojisinden yararlanarak bütünleştirebilen ilginç bir yazar; bu romanında, dünyanın gizlerini içinde taşıyan bir aşkın öyküsünü dile getiriyor.

Adını Siyamcı adlı romanıyla duyuran ve dünyada en çok okunan yazarlar arasında ilk sırayı alan Paulo Coelho, bu romanında, Tanrı'nın kadın yüzünü keşfediyor. Mucizevi bir güce sahip, kendini dinine adamış bir erkek ve onun aşkını isteyen, bu aşkı Tanrı'yla bilen paylaşmaya yanaşmayan bir kadın. Romanın kadın kahramanı olan Pilar, çocukluk yıllarında yakın arkadaşı olan bir erkekle on bir yıl sonra, bir konferans sırasında karşılaşır. Pilar, duygularının sesini dinlemekten yana olmayan, güçlü, ayakları yere sağlam basan bir kadındır. Bu karşılaşma ikisini de derinden etkiler; Pilar, genç adamın büyüsüne yeniden kapılır, gençlik aşkı alevlenir; oysa arkadaşının dinsel çizgisinden ayrılmayacağını da çok iyi bilmektedir. Birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculukta yaşadıkları, Pilar'ın yüreğini aşka ve dinsel deneyime açar. Tutkuyla bağlandığı erkek de kararsızlıklar yaşamaktadır; Pilar'a duyduğu aşkla, sahip olduğu mucizevi iyileştirme gücünün kendisine yüklediği sorumluluk arasında gidip gelir. Yaptıkları bu uzun yolculuk boyunca kendi yazgılarının ardına düşen bu çift, uygun bir çözüm bulabilecekler midir? Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım, farklı bir tutkuyu farklı bir aşkı anlatıyor.

Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım

romanından bölümler:


"Pencereyi açtım. Ve de yüreğimi. Odaya güneş doldu, ruhuma aşk..."

"Seven insan önce kendinden geçmeyi, sonra kendini bulmayı özler."

"Tanrı, cehennemi cennetin içine sakladı."

"Aşk kalıcıdır, değişen yalnızca insanlardır."

"Barajlar gibidir aşk, bunu biliyorum: Bir zerre suyun sızabileceği bir çatlak bırakırsanız, bu su duvarları yavaş yavaş kemirir ve öyle bir an gelir ki, akıntının gücünü artık kimse denetleyemez. Duvarlar yıkılacak olursa, aşk efendi olarak her şeye el koyar...Aşık olmak, denetimi elden kaçırmak demektir."

"Çocuk masallarında prensesler kurbağalara öpücük verir ve kurbağalar sevimli prenslere dönüşür. Gerçek yaşamdaysa, prensesler prensleri öper ve prensler kurbağaya dönüşür."

"Aşk tuzaklarla doludur. Kendini göstermek istediğinde, bize yalnızca ışığıyla belirir ve bu ışığın içindeki gölgeleri gözümüzden saklar."
*********
Kimi zaman üstesinden gelemediğimiz bir hüzne gömüldüğümüz izlenimine kaptırırız kendimizi Yaşadığımız günün büyülü anının geçip gittiğinin, buna karşın hiçbir şey yapamadığımızın farkına varırız.Oysa yaşam, büyüsünü ve güzelliğini kendi içinde gizlemektedir.

İçimizde yaşamayı sürdüren çocuga kulak vermeliyiz.O cocuk, büyülü anın hangi an olduğunu bilir.Onun göz yaşlarını kolayca bastırabiliriz, ama sesini boğamayız.

O çocuk varlığını hep sürdürür.O küçücük çocuklara ne mutlu ki gökyüzünün krallığı onlarındır.

Yeniden doğmayı bilmezsek, yaşama, çocuk gözlerimizin saflığıyla ve heyecanıyla yeniden bakmayı başaramazsak, yaşamamızın bir anlamı kalmaz.

Canımıza her türlü bicimde kıyabiliriz.Bedenlerini öldürmek isteyenler, Tanrının yasasını çiğnerler.Ruhlarını öldürmek isteyenler de aynı şeyi yaparlar, onların işledikleri günahı, insanlar açık seçik göremese de.

Yüreğimizde yaşayan çocuğun söylediklerine kulak verelim.Onun varlığından utanç duymayalım.Yapayanlız bıraktığımız ve onu neredeyse hiç dinlemediğimiz için korkuya kapılmasın izin vermeyelim.

Varlığımızın dizginlerini biraz olsun onun eline verelim.O çocuk, her günün bir sonraki günden farklı olduğunu bilir.

Yeniden sevildiğini hissettirecek biçimde davranalım ona.Onu hoşnut edelim.
Bu, alışık olmadığımız bir biçimde davranmak anlamına gelse de, başkalarının gözüne saçmalık gibi görünse de.

İnsanların bilgelik taslamasının Tanrı katında delilik oldugunu anımsayalım.Ruhumuzda barınan çocuğa kulak verirsek, gözlerimiz yeniden parlayacaktır.O çocukla temasımızı yitirmezsek, yaşamla yakınlığımızı da yitirmeyiz.
**************
.. oturdum ve ağladım. efsaneye göre bu ırmağın sularına düşen herşey, yapraklar, böcekler, kuş tüyleri, bunların hepsi ırmagın yatağında taşa dönüşürmüş. ah! yüreğimi bağrımdan söküp, akıp giden sulara atabilmek için neler vermezdim... hiç acım kalmazdı, hiç pişmanlık kalmazdı içimde anılarım olmazdı hiç.
Piedra ırmağının kıyısında oturdum ve ağladım. kışın soğuğu, yüzümdeki yaşları hissettirdi bana ve bu yaşlar, önümden akıp giden sulara karıştı. bu ırmak bir yerlerde bir başka ırmağa karışıyor sonra bir başkasına ve bütün bu sular, gözlerimden ve gönlümden çok uzaklarda sonunda denize kavuşuncaya kadar böylece akıp gidiyor.
gözyaşlarım böylece çok uzaklara akıp gitsin ve aşkım, bir gün onun için ağladığımı hiç bilmesin. çok uzaklara aksın gözyaşlarım ve ben, ırmağı, manastırı, pirenelerdeki kiliseyi, birlikte yürüdüğümüz yolları unutayım.
***********
Tanrı, güneşi her gün yeniden doğurarak bizi mutsuz kılan her şeyi
değiştirmemiz için bize zaman tanıyor. Oysa biz her gün, böyle bir
zamanın bize bağışlandığını görmezden geliyoruz.
Bugünün düne benzediği gibi yarına da benzeyeceğini düşünüyormuş gibi davranıyoruz.
Ama dikkatini yaşamakta olduğu güne veren kişi, o büyülü anın varlığını keşfediyor.

O büyülü an belki de sabah anahtarı kilide soktuğumuz dakikada,
akşam yemeğini izleyen suskunluk sırasında, bize birbirinin benzeri
Gelen binbir şeyde gizli.
Mutluluk kimi zaman bir kutsamadır ama çoğu zaman bir fetihtir.
Günün o büyülü anı, değişmemize yardım
Ediyor, bizi düşüncelerimizin peşinde koşmak için yola koyulmaya itiyor.
Acı çekeceğiz, zor zamanlar yaşayacağız, ne var ki bunlar
geçici, iz bırakmayan dönemler olacaktır.
Ve daha sonra geriye dönüp gururla inançla bakacağız.

Kendini tehlikeye atmaktan korkan kişiye ne yazık!!
Çünkü o kişi belki de hiç düş kırıklığına uğramayacak ve peşinden koşacak bir
düşü olanlar kadar acı çekmeyecek.
Ama dönüp de arkaya baktığında (çünkü her zaman sonunda dönüp arkamıza bakarız)
yüreğinde şu sözcüklerin döküldüğünü duyacak;
"Tanrının, yaşadığın her güne ektiği mucize tohumlarını ne yaptın?
Yaradan'ın sana bağışladığı yetenekleri ne yaptın?
Hepsini bir çukura gömdün.
Çünkü onları yitirmekten korkuyordun.
İşte şimdi elinde kalan, yaşamını yitirmiş olmanın kesinliği.... "

Bu sözleri duyan kişiye ne yazık....!
Mucizelere o anda inanacak,
Ama varlığının büyülü anları geçip gitmiş olacak....
**************
irlandayı ziyaret etmekte olan bir ispanyol rahip üç aztek rahibiyle karşılaşır.nasıl dua edersiniz diye sorar onlara.tek bir dua biçimi biliriz biz diye cevaplarlar.azteklerden biri şöyle deriz:Tanrım sen üçsün biz üçüz,merhametini esirgeme bizden.güzel bir dua der misyoner ama Tanrı'nın sizden tam olark beklediği dua değil bu.ben size çok daha iyi bir dua öğreteyim.din adamı onlara bir katolik duası öğretir ve İSA'nın öğretisini yaymak üzere yoluna devam eder.yıllar sonra onu ispanyaya geri götüren gemi aynı adaya bir daha uğrar.üst güverteden bakarken o üç rahibi kıyıda yine görür ve el sallar.bunun üzerine üç adam suyun üstünde yürüyerek ona doğru ilerlemeye başlar.peder peder diye bağırır içlerinden biri gemiye yaklaştığında.Tanrıyı hoşnut kılan o duayı bize yeniden öğret.biz onu bir türlü anımsayamadık. hiç önemi yok der mucizeyi gören misyoner.ve Tanrı'dan O'nun her dili bildiğini daha önceden akıl edilmediği için af diler.
***********



Paulo Coelho

1947 yılında Brezilya'da doğdu. Yazarlığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir şarkı sözü yazarıydı. Bir süre gazetecilik de yapan Paulo Coelho, 1986 yılında Hıristiyanların Batı Avrupa'dan başlayıp İspanya'da Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu
deneyimini Hac adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayınlanan romanı Simyacı, Coelho'yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. 42 ülkede yayınlanan, 26 dile çevrilen Simyacı, benzersiz bir başarıya ulaştı. Paulo Coelho'nun kurduğu Paulo Coelho Enstitüsü, ülkesindeki yoksul çocuk ve
yaşlılara yardım etmektedir.
Coelho,
Unesco'nun Kültürlerarası Diyaloglar programında danışman olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda İsviçre'nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu'nu
düzenleyen Schwab Vakfı'nın yönetim kurulundadır. Yapıtlarıyla pek çok ödül ve nişan alan Paulo Coelho, Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde yaşamaktadır.